27 Şubat 2014 Perşembe

Benim için güzel ve güncel bir kitap:"DİREN AŞK" (KİTAP TİRYAKİLERİ)

Yazar Ali BOLAT'ın altıncı kitabı olmasına rağmen benim ilk okuduğum kitabı.Kapak resminin daha ilgi çekici olmasını dilerdim.Gerek geçtiği mekanlar gerekse insanların yaşam öyküleri öyle renkli ki kapağa yansımamasına üzüldüm.Benim gibi bir kitap kurdu bile kapakla ilgileniyorsa yeni okumaya başlayacaklar için hayal kırıklığı yaratabilir.
İçeriği günümüz konularıyla yoğrulmuş bir aşk hikayesi olduğundan kendinizi hemen kaptırıyorsunuz.Aslı eşinden boşanmış,ölü bir çocuk dünyaya getirmenin sarsıntısını yaşamış,kırılgan ve içine kapanık bir kadındır.En yakın arkadaşı Sibel,tatil için yurt dışına giderken ondokuz yaşındaki oğlu Cem'i ,Aslı'ya emanet eder.Bu sırada Taksim Gezi Parkı olayları patlak verir ve Cem bu gösterilere katılır.Arkadaşının emanetini koruma içgüdüsüyle hareket eden Aslı da olay yerine gidince bilmeden kendi dünyasında da devrime yol açacak insanlarla tanışır.
Gezi olaylarını,ikili ilişkileri,gençlik ateşini,yalnız bir kadının dünyasını,geçmişin insan ruhunda bıraktığı izleri ve dostluklarla yenilen zorlu hayatları anlatan gerçek hissi veren güzel bir hikaye.Ben Mersin'de yaşadığım ve kitabın anlattığı dönemde de İstanbul'da olduğum için bana gerçek bir olayı yaşıyormuşum gibi geldi.Mekanlar,olaylar ve kişiler öyle tanıdıktı ki.Kitap bitince sahile indim.Aslı'nın oturduğu taş sıralarından birinde oturdum ve kendi iç dünyamdaki karanlık noktaları keşfe çıktım.Onun gözüyle şehre ve denize bakarak,bir kez daha bu şehre aşık oldum.Kitaptaki her karakterin sonsuza kadar mutlu olmasını diledim.



24 Şubat 2014 Pazartesi

GÜZEL BİR FİLM SEYRET:"ÇİKOLATA"

Miramax filmden çıkan,İsveç kökenli yönetmen Lasse Hallström tarafından çekilen ,beş dalda oscar adayı olmuş harika bir film. Başrollerde;Juliette Binoche,Judi Dench,Alfred Molina ve Johnny Depp var.
1959 kışında Vianne Rocher ve küçük kızı,sakin ve kendi halinde bir Fransız kasabası olan Lansquenet'ye gelir.Kiliseye gitmeyen Vianne bir de çikolata dükkanı açmaya karar verince kasabanın dar görüşlü belediye başkanı bunu engellemek için elinden geleni yapmaya başlar.Ancak Vianne,kasaba halkıyla olan sıcak ilişkileri ve lezzetli çikolatalarıyla herkesin sevgilisi olur.Bundan sonra Vianne için mücadele günleri başlayacaktır.
Filmi daha önceki yıllarda seyretmiştim ama güzel olduğu için tekrar izlemek beni hiç sıkmadı.Sevginin ve güleryüzün ön yargıları yıkmadaki başarısına şahit oluyorsunuz bu filmde. Yine bir yere ait olmak mı gezgin olmak mı gerekli sorusunun cevabını arıyorsunuz.

İzlenmesini tavsiye ederim.

23 Şubat 2014 Pazar

ŞAŞIRTICI BİR KİTAP: "ATATÜRK'ÜN YANI BAŞINDA"

Okulda öğrendiğimiz klasik bilgilerin dışında farklı bir Atatürk var bu kitapta.Çalışanları tarafından  bir baba gibi görüldüğünü ve en çok da onun da bir insan olduğunu hissediyorsunuz.Evet o bir başkumandan,o bir yurdu düşmandan kurtaran büyük lider ama her şeyden önce o bir insan.Çocuklara en yakın arkadaşını anlat dediğinizde,onun sevdiği-sevmediği-kızdığı-mutlu olduğu anları,sevdiği yiyecekleri,paylaştığı anları anlatırlar.Sonra da onu sevdiklerini ve ona güvendiklerini tüm içtenlikleriyle söylerler.Atatürk ise bize daha çok saygı duyulması gereken,erişilmesi zor eşsiz bir lider olarak anlatıldığından bir çocuğun onu arkadaş gibi görüp onun yolundan gözü kapalı gitmesi biraz mecburi ve hayali gibi geliyor.Bu kitap sayesinde onu her yönüyle görüyor ve gerçekte bir Türk Genci olarak bizden ne istediğini daha iyi anlıyoruz.İyi ki okumuşum.Herkese de okumasını öneriyorum.
Nuri Ulusu,Atatürk'ün kütüphanecisi olarak 12 yıl onunla birlikte yaşamış,okumayı çok sevdiği için de uzun saatlerini onunla paylaşmış.Yaşadıklarını eşiyle ve çocuklarıyla paylaşmış.Oğlu M.Kemal Ulusu da babasının  vasiyeti üzerine bunları kitap halinde yayınlamış.
Atatürk'ün hiç bilmediğimiz ve ya fazla dile getirilmeyen özelliklerini buradan öğreniyoruz.Kitabın içinden bazı noktaları anlatacağım için okuyacaklar bundan sonraki kısımları es geçebilir.
Atatürk,belki de babasız büyüdüğünden yıllarca aile ve çocuk özlemi çekmiş ve bunu da zaman zaman dile getirmiş.Evliliğini sevdiği kadınla yapmadığından mı yoksa ilk gençlik aşkını hatırladığından mı bilinmez en çok şarkıları dinlerken gözleri dolarmış.
En sevdiği şarkı;"mani oluyor halimi taktire hicabım",aynı zamanda en duygulandığı şarkıymış.Safiye Ayla'dan da köşküm var deryaya karşı şarkısını dinlemeyi çok severmiş.
Az yemek yer ama en çok akşam yemeklerini severmiş.Akşam yemekleri genelde misafirlerle dolu olup her türlü konunun tartışıldığı ve geç saatlere kadar süren,çoğu önemli kararlara da vesile olan buluşma yerleriymiş.
Çilek ve inciri sevmez,sabahları kahve içerek güne başlar ama kötü bir alışkanlık olarak da içki ve sigaradan vazgeçmezmiş.
Tam bir yeşillik ve ağaç hastasıymış.Bu yüzden Yalova'daki köşkün yerini bile değiştirtmiş ve köşkün adı bu nedenle "Yürüyen Köşk" kalmış.
Tarihe çok merakı olması nedeniyle yaptığı araştırmalar Türk Tarih Kurumu'nun kurulmasına öncülük etmiş.Fransızca ise en çok ilgilendiği dilmiş.
Atatürk'ün en sevdiği romanlar;Reşat Nuri Güntekin-Çalıkuşu ve Aka Gündüz-Dikmen Kızı
Kitap okurken sayfaları kıvıran insanlardan nefret edermiş.
Bir dönem Vakit gazetesinde Asım Us adıyla yazıları yayınlanmış.
Bir konuşmasında;"bu engin bilgi ve görüşlerimi,Tarih bilgime borçluyum.Tarihi bu denli okumasaydım,bilmeseydim,ülkemizi bekleyen tehlikeleri önceden görebilir miydim?" demiş.
Atatürk,dişçisine de çok gülermiş.Kulakları duymadığından bağırarak konuşurmuş ve derdini anlatana kadar çok uğraşırmış.Bu da onu güldürürmüş ama eli çok çabuk olduğundan da ondan vazgeçmezmiş.
Daha bir çok ilginç anı var.Dünya ya bir daha onun gibi bir lider gelmez diyoruz ya Atatürk bunu duysa eminim çok kızardı.Çünkü o,hangi işi yaparsak yapalım çok çalışmamızı ve işimizin en iyisi olmamızı isterdi.Ben başardıysam sizlerde başarırsınız ve bu ülkeden binlerce lider çıkarırsınız dediğini duyar gibiyim.


21 Şubat 2014 Cuma

BU HAFTA GİDİLEN ETKİNLİKLER

Bu hafta fazla kitap okuyamama nedenim, sinemaya ve tiyatroya zaman ayırdığım dan. Hafta başı Kitap eylemcisi bloğunda önerilen ve yorumunu beğendiğim "Bi Küçük Eylül Meselesi" filmine gittim.
Başrol oyuncuları,Engin Akyürek ve Farah Zeynep Abdullah harika bir performans sergiliyor.İkili ilişkilerde sevginin bir adım önüne geçen,karşındaki insanı tanımak ve onun kişiliğine saygı göstermektir ana fikri üzerine kurulmuş.Aşk Tesadüfleri Sever filmini sevenler ,bu filmde de o tadı hissedebilirler.Duygulara değer verenler mutlaka izlemeli...
Gittiğim diğer bir etkinlikte Müjdat Gezen Tiyatrosu tarafından sahnelenen "Olmasaydı" oyunu.Mustafa Kemal ve arkadaşları 19 Mayıs 1919'da Bandırma vapuru ile çıktıkları yolculukta İngiliz askerlerince pusuya düşürülüp öldürülüyor.Bu olay sonrası ülkenin durum günümüze de atıflarda bulunularak anlatılmaya çalışılmış. Uzun zamandır tiyatro seyredemediğim için benim için ayrı bir güzelliği vardı.Canlı performans etkileyiciydi.Müjdat Gezen'i sahnede dinlemek de ayrı bir zevkti.Oyun sonundaki barkovizyon gösterisinde halk olarak ne kadar cahil olduğumuzu ve kitaplara yabancı insanımızın ne kadar çok olduğunu bir kez daha gördüm. Cahillik kişiyi yormadığından olacak halk olarak bizim için hep birilerinin düşünüp karar vermelerine izin vermişiz.İnsanlar Cumhurbaşkanlarının adını, İstiklal Marşı'nın sözlerini, Cumhuriyetin kuruluş yılını bilmiyor.Hadi ondan geçtim Türkiye'ye kıta diyen,Kıbrıs'ı Karadeniz' de sananlar.Yazık ki okulları ezber yuvası ,insanlarımızı ekmeği peşinde koşan düşünmeyen robotlar yapmışlar. Dilerim gelecek nesiller böyle olmamak için mücadele veren gençler olur....

bi küçük Eylül meselesi | Fragman (yeni)

Müjdat Gezen Tiyatrosu "Olmasaydı" Oyunu

17 Şubat 2014 Pazartesi

Benden bir şiir:"KAYIP"

   Bu gün hüznü gördüm gözyaşlarında,
   Acının titrettiği dudaklarda,
   Izdırapla çatılan kaşlarda,
  Ve korkuyla bakan yorgun bakışlarda.

   Bu gün haykırışı duydum sessiz çığlıklarda,
   Kaybedişin boşluğunu yaşadım
   Sonsuzluğu uzanan ellerde,
   Yetişememenin kederini hissettim
   Titreyen bacaklarda.

   Ben bu gün yeniden yaşadım ölümü,
   Sensiz kalmanın verdiği acıyı
   Yeniden hissettim küllenmiş anılarda.
   Kabuk bağlayan yaraları yeniden kanattım.
   Ağladım doyasıya,
   Annesinden ayrılan çocuğu seyrederken.
   Bir kez daha kaybettim,
   Yeniden yaşama arzumu kazanmadan...

15 Şubat 2014 Cumartesi

Süpriz bir kitap:"TEK BAŞINA DÜNYA GEZİSİ"

Okuduğum kitabı yeni bitirmiş ve yeni bir kitaba başlamayı düşünürken kararsız kalmıştım.Çıkıp biraz hava almak ve yeni kitaplar hakkında bilgi edinmek için kısa bir sahil yürüyüşü sonrası kendimi D&R da buldum.Raflar arasında gezinirken kendimi Ülkeler ve Gezi bölümünün önünde buldum.Her zaman en büyük hayalim dünyanın farklı yerlerini görmek ve farklı insanlarla tanışmak oldu.Ülkemin çoğu yerlerini gezdim ama fırsat buldukça tekrar tekrar geziyorum.Kah pansiyonda kah öğretmen evlerinde kalarak değişik yerleri keşfetmek hoşuma gidiyor.İşim sorun olmasa ve dil problemini çözsem yurtdışına da gideceğim ama onu hep erteliyorum.
Her neyse benim bu gezi tutkum sayesinde raflarda keşfettiğim bir kitap bu:"Tek Başına Dünya Gezisi"
Benian Çulhaoğlu da benim gibi dünyayı keşfetme arzusuyla yıllarını geçirmiş,sonunda da başarılı olmuş ve deneyimlerini bu kitapta toplamış.Gezdiği yerleri,yaşadığı duyguları ve olayları anlatmanın yanında böyle bir geziye çıkacak olanlara tavsiyelerde bulunmayı da ihmal etmemiş.
Kitabı çok sevdim ve tüm gezilerimde yanımda taşımak için ayırdım.Sizde bir seyahat tutkunu iseniz mutlaka almalı ve yanınızda taşımalısınız.

13 Şubat 2014 Perşembe

ON BİR DAKİKA

Paulo Coelho'nun yazdığı bir fahişenin anılarından yola çıkarak hazırlanmış bir kitap.Başlangıçta okumak için tereddüt ettiysem de yazarın anlatım tarzını beğendiğim için okumaya karar verdim.İnsanın karşısındaki insanları anlamaları için önce kendilerini anlamaları gerektiği savı tüm kitaplarında geçerli.
 Bu kitapta da genel olarak ele alınan duygular.İnsan hangi işi yaparsa yapsın amacı önce ruhu doyuma ulaştırmak olmalıdır.Ruhun aldığı haz bedene de yansır ve insan ancak o zaman mutluluğu hisseder. Sadece bedensel yapılan işler kişinin mutlak bir eksiklik duygusu yaşamasına ve hüzne sebep olur.
Yazar sex konusuna da farklı yaklaşıyor.Sadece on bir dakikalık bir zevk için yapıldığı düşünülse de asıl amacın yalnızlıktan uzaklaşmak ve bir bütün olmanın verdiği duygusal doyumu yaşamak.
Oldukça ilginç ve kavramak için yavaş yavaş ve düşünerek okunması gereken bir kitap.Okuyan arkadaşlardan yorum bekliyorum.
Bence anlatılanlar mantıklı.Biraz basite indirgersek;
aç bir insanın kebap kokusu aldığında duyduğu haz ile onu yerken aldığı zevk arasında fark vardır.Kokunun verdiği istek ve haz daha fazladır.Neden bahsettiğimi anlamak için kitabı okumanız gerek.
Yeni kitaplarda ve yeni yorumlarda buluşmak dileğiyle...



11 Şubat 2014 Salı

AHMET ALTAN:"VE KIRAR GÖĞSÜNE BASTIRIRKEN"

Ahmet Altan,yalnızca duyguların,tutkuların değil,düşüncelerinde yazarı.Ve kırar göğsüne bastırırken kitabı da çeşitli konularda düşüncelerini bize makaleler halinde sunduğu güzel bir çalışma.İnsanı soru sormaya ve düşünmeye itiyor.Okumanın neden gerekli olduğunu bir kez daha anlıyorsunuz.Okuduğum makalelerde bana dokunan köşeleri paylaşmak istiyorum.
Ahmet Kaya ile ilgili bir makalesinde sırf Kürtçe şarkı söylemek istediği için sürgüne gönderilen şarkıcıyı şöyle anlatıyor:"O,insanlara şarkılar,acılar,sevinçler bağışlamıştı ama o insanlar şimdi onu affetmiyorlar.
Hayatının son döneminde yağmurlarını tanımadığı  şehirlerde yalnızdı."
 Severek dinlediği Maria Faranduri' yi şöyle anlatıyor;
"Açlar için,hapishanelere atılan çocuklar için,kocalarını kaybeden kadınlar için mücadele etmeyi,mücadele gücünü kırbaçlayacak aşklar yaşamayı,çiçekleri koklamayı bir daha, bir daha, bir daha öğrendim o iri yarı kadının sesinden."
  Kitaplardan öğrendiklerini ise bakın nasıl anlatmış;
"Sokaklarda aradığım her türlü zevkin,vahşetin,maceranın çok daha ihtiraslısını insanoğlunun hayal gücünde bulabileceğimi,bir şey yaratabilme serüveninin heyecanının başka hiçbir şeyde bulunmayacağını öğrendim.
  Kitapların beğendiği erkekler,tuhaf bir rastlantı,kadınların da beğendiği erkeklerdi."

  Yeni kitaplarda ve yeni yorumlarda buluşalım.Kitap da bahsedilen Ahmet Kaya ve Maria Faranduri'den birer parçayla kapatıyorum.

Maria Farantouri - Neraida

Ahmet Kaya - Bir Veda Havası

10 Şubat 2014 Pazartesi

DEXKİTAPTAN SÜRÜKLEYİCİ BİR ROMAN DAHA:"STEELHEART"

Brandon Sandersen imzasını taşıyan ilgi çekici bir fantastik kitap.Sanırım devamı gelecektir.Dikkat çekici,sürükleyici ve polisiye macera tadında bir fantastik kitap.Herkesin severek okuyacağına inanıyorum.Teması aşk üzerine kurulu fantastik seriler gibi değil.Takip etmeniz gereken olaylar ve kaçma-kovalama sahneleri olduğundan polisiye tutkunları da sevecektir.
Kahramanımız David,on yıl önce gözleri önünde değişime uğramış bir süperkahraman(epik) olan Steelheart tarafından öldürülen babasının intikamını almak için planlar yapar.Tek sorun yalnız olmasıdır.Bir yolunu bulup epiklere savaş açan asilere katılmalı ve onların yardımını almak zorundadır.Asiler David'i aralarına alacaklar ve onun yolunda gidecekler mi? David,asileri düşündüğü gibi yenilmez bulacak mı? Heyecanla okuyacağınıza inanıyorum.
Kitabın çıkış sloganı çok güzel."Düşmanının zayıf tarafı senin en güçlü silahın."


Yeni kitaplarda ve yeni yorumlarda buluşmak dileğiyle...

6 Şubat 2014 Perşembe

PASİFİKTE BIR BENT

Yazar Marguerite Durasın Can yayınlarından çıkan Fransızca'dan çeviri romanı.Kitabın ana karakterleri uzun yıllar önce eşini kaybeden Anne ve iki çocuğu.
Anne,yalnız ve çocukları için hayatla mücadele eden,tekrar evlenmeyi düşünmemiş ve hayatın zorluklarına karşı savaşı bırakmayan bir kadın.Tüm birikimini bir avuç toprak sahibi olmak için harcamış.Aldığı toprağın sular altında kalan işe yaramaz bir arazi olduğunu anlayınca yılmamış toprağı adam etmek ve satanlardan hakkını alabilmek için sürekli çabalamış.Umudunu kaybettiği anda ise deliliğin eşiğinde yaşamaya başlamış.
Erkek çocuk Joseph,biraz deli dolu,doğduğu yoksul ortamın kaderi olmasını kabul edemeyen ve sürekli kurtulma hayalleri Kur'an biri.Sonunda kaderini yenebilecekmi okuyarak anlayacaksınız.
Kız çocuk Suzanne ise evine daha çok da kardeşine bağlı ve hayatını onların isteklerine göre yaşayan biri.Kurtuluşun zengin bir adamla evlenmesine bağlı olduğunu düşünen annesinin isteklerimi yoksa özgürce yaşama isteğimi baskın çıkacak göreceğiz.
Bitirdiğimde okuduğum hayatlar bana bir şeyi öğretti.Hangi ortama doğacağımızı bilemeyiz.Belki zengin belki fakir belki de yalnız bir doğuş olacak bu.Ama hayatımızın akışı ve karakter gelişimimiz tamamen yol ayrımlarında vereceğimiz kararlara bağlı.Ya kaybeden taraf olmayı kabul edip önümüzde gidenlerin yolundan yürüyecek ve neler olacağına başkalarının karar vermesine izin vereceğiz ya da bilinmeze yönelip mücadeleyi bırakmadan süprizlere açık bir hayat yaşayacağız.Ben ikincisini tercih edip heyecan yaşama taraftarı olanlardanım.Sizde önce kitabı okuyup ne demek istediğimi anlayın sonra da seçtiğiniz yolu düşünün.
Yeni kitaplarda ve yeni yorumlarda buluşmak dileğiyle...




2 Şubat 2014 Pazar

PIEDRA IRMAĞININ KIYISINDA OTURDUM AĞLADIM...

Paulo Coelho'nun bu harika kitabını ikinci defa okudum.Bana aşk ve inanç hakkında düşünmek için o kadar çok sebep verdi ki yorumlamak istedim.
  Romanın ana karakteri Pilar;çocukluk aşkının farklı ülkeler görmek hayaliyle kasabadan ayrılması sonucu aşka küsmüş ama bunu kendine dahi itiraf edememiş bir kadın.Aşık olduğu an hayatına acıyı ve ayrılıkları da dahil edeceğini düşünerek içten içe bu duygudan hep kaçmış.
  Pilar'ın çocukluk aşkı ise onu hiç unutmamış ama aşkı Tanrı'ya yönelmesine neden olmuş.İnsanlara yardım ederek mutlu olmayı başarmış ve sonunda papaz olmaya karar vermiş.
  Bir mektup sayesinde bir araya gelen iki arkadaş hayatlarını yeniden sorguluyor. Pilar,aşktan kaçmaktan vazgeçecek mi? Arkadaşı sevdiği kadını mı papaz olmayı mı tercih edecek? Aşk herkes için ayrı bir yol mu çizer yoksa bir nokta da tüm yollar birleşir mi? Okudukça çözeceksiniz.
 Beni en çok etkileyen konu;insanın iç dünyası ile yansıttığı kişinin farklı olduğunun anlatılması.Zaman zaman ben de içimde ötekinin varlığını hissedip iki kişilik arasında çatışma yaşadığımdan oldukça etkilendim.
  Sevginin ve aşkın evrensel bir duygu olduğunu düşünenler ve ilahi aşkı sorgulayanlar okumalı derim.
Yeni kitaplarda ve yeni yorumlarda buluşalım...